…
Zihî şîrîn söz Yûsuf kıssası
Din(g)leyenün(g) gide gön(g)li ğussası
Budur âhir kıssalarun(g) görklüsi
Kur’ân içre mushaflarun(g) yazusı
İmdi din(g)len(g) sözüme tutun(g) kulak
Bir söz eydem kim şekkerden tatlurak
Var-ıdı Ken’ân’da bir server kişi
Adı Ya’kûb kendü peyğâmber kişi
Yûsuf adlu vardı bir oğlı anun(g)
İmdi işit bu sözi varsa cânun(g)
Yidi yaşında idi Yûsuf nebî
Sûratı hûb yoğ-ıdı anun(g) gibi
Bir gice yatur-iken ol düş görer
İrte turur anı Ya’kûb’a sorar
Eydür ey baba yatardum bu gice
Bir ‘aceb düş görürem işit nice
Eydivir ta’bîrini anun(g) ban(g)a
Eydeyüm ol gördügüm düşi san(g)a
Gördüm ay u güneş on bir yulduz
Secde kılurlar kamusı ban(g)a düz
Döndi Ya’kûb söyledi eytdi cânum
Sakla düşün(g) sözümi işit benüm
Olmaya kim söyleyesin dahıya
İşide düşün(g)i san(g)a kahıya
Yâ oğul hoşdur senün(g) [uşbu] düşün(g)
Saltanatla giçiser ‘ömrün(g) yaşun(g)
Hak seni sultân kılısar kamuya
On bir kardaşun(g) turısar tapuya
Yorar-iken Yûsuf’a uşbu sözi
Ya’kûb’un(g) işitdi ol ögey kızı
…
Yusuf kıssası öyle tatlı bir hikâyedir ki dinleyenin gönül gamı gider.
Kur’an içinde sayfalarca yazılan kıssaların en güzeli budur.
Şimdi dinleyin, sözüme kulak verin; şekerden daha tatlı bir hikâye anlatayım.
Kenan’da ileri gelen bir kişi vardı; adı Yakup, kendisi de peygamberdi.
Onun Yusuf adlı bir oğlu vardı; canın varsa şimdi bu hikâyeyi dinle.
Yusuf peygamber yedi yaşındaydı; görünüşü güzeldi, güzellikte onun gibisi yoktu.
Bir gece yatarken düş gördü; sabahleyin kalkıp onu Yakup’a sordu.
Anlatmaya başladı: “Ey baba, bu gece yatıyordum; bir acayip düş gördüm, nasılmış, dinle.
O gördüğüm düşü sana anlatayım da bana onun yorumunu yapıver.
Ay, güneş ve on bir yıldız gördüm; hepsi birden bana secde ediyorlardı.”
Yakup döndü: “Canım!” dedi. “Sözümü dinle, düşünü sakla.
Sakın başkasına anlatma. Düşünü duyarlarsa seni sıkıntıya sokar.
Ey oğul, senin bu düşün hayırlıdır. Ömrün, yaşın saltanatla geçecektir.
Allah seni insanlara sultan edecek; on bir kardeşin, hizmetine girecektir”
Yusuf’a bu rüyayı yorarken Yakup’un üvey kızı işitti.