Âşiyân-i murg-i dil zülf-i perişânındadır
Kande olsam ey perî gönlüm senin yanındadır
Âşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb
Kılma derman kim helâkim zehr-i dermânındadır
Çekme dâmen nâz edip üftâdelerden vehm kıl
Göklere açılmasın eller ki dâmânındadır
Gözlerim yaşın şûr etme nefret kim bu hem
Ol nemektendir ki lâ’l-i şekker-efşânındandır
Mest-i hâb-i nâz ol cem’ et dil-i sad-pâremi
Kim anun her pâresi bir nevk-i müjgânındadır
Bes ki hicrânındadır hâsiyet-i kat’-i hayât
Ol hayât ehline hayrânım ki hicrânındadır
Ey Fuzûlî şem’ veş mutlak açılmaz yanmadan
Tâblar kim sünbülünden rişte-i cânındadır
* * *
Fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lün
Gönül kuşunun yuvası, senin dağılan saçlarındadır. Ey peri, nerde olsam gönlüm senin yanındadır.
Aşk derdinden memnunum, ey tabîb beni tedâvîden vazgeç. Bana derman verme, çünkü beni öldürecek zehir senin dermanındadır.
Nâz edip düşkünlerinden eteğini çekme. Eteğinde olan ellerin göklere açılmasından kork.
Gözlerimin yaşını tuzlu ve acı görüp nefret etme. Bu da senin şeker saçan dudağındaki tuzdandır.
Naz uykusundan sarhoş iken yüz parça olan gönlümü bir araya topla. Çünkü onun her parçası kirpiklerinden birinin ucundadır.
Hayatı kesmek yani ona son vermek senin ayrılığının bir özelliğidir. Senden ayrı yaşayabilen insanlara hayranım.
Ey Fuzûli! Onun sümbüle benzeyen saçının senin can ipliğinde vücuda getirdiği kıvrımlar, ızdıraplar mumda olduğu gibi iyice yanmadan açılmaz, sükûn bulmaz.