Mısra sonlarındaki ses benzeşmesine kafiye denir. Benzeşme farklı görevi veya anlamı olan kelime grupları, kelime ve ekler arasında olmalıdır.

 

YARIM KAFİYE: Mısra sonlarında –varsa rediften önce gelen- kelimelerin son hecelerinde genellikle bir ünsüz sesin benzeşmesine dayanan kafiyeye yarım kafiye denir. Yarım kafiye genellikle Halk edebiyatında kullanılmıştır.

 

Ben çektiğim kimler çeker

Gözlerim kanlı yaş döker

Bulanık bulanık akar

Dağların seliyim şimdi.

 

Kul Mustafa eydür coştum

Aşkın deryasına düştüm

Çok şükür yare buluştum

Alemde uluyum şimdi.

(Kul Mustafa)

 

İlk dörtlükte kullanılan çek-, dök-, ak- kelimelerinin sonundaki "k" sesleri yarım kafiyedir; "er" ekleri anlamı ve görevi aynı (geniş zaman eki) olduğu için rediftir.

Hörü kızlar sürmelemiş gözünü

İlin aşiretin çeksin nazmı

Kaldır perçemini görem yüzünü

(Karacaoğlan)

.Ve deniz aynı deniz ,

O gülüşten eser yok yalnız

(Y. Kemal Beyatlı)

Hatırlar bir gün, camı açtığını

Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu

Tutmak için koştum ay ışıklarına

Dağılıp karıştım ay ışıklarına

(Ahmet Muhip Dıranas)

Çıkış noktaları birbirine yakın olan bazı harflerin benzeşmesi de yarım,

ye sayılır: c-ç , ç-ş, s-ş , 1-r , ğ-y , d-t, z-s gibi.

Aşkın şarabından içem

Mecnun olup dağa düşem

(Yunus Emre)

Gelmişim dünyaya bir daha gelmem

Alem bir yan olsa o yari vermem

(Karacaoğlan)

Biz de gezer idik irfanda sazda

Bize de gel oldu kanlı Sivas'ta

Hıdır Paşa bizi astı bulunmaz

(Pir Sultan Abdal)

2. TAM KAFİYE: Sözcüklerin son hecelerinde, biri ünlü biri ünsüz olmak üzere, iki sesin benzeşmesine dayanan kafiye türüne tam kafiye denir.

Dedem koynunda yattıkça benimsin, ey güzel toprak!

Neler yapmış bu millet en yakın tarihe bir sor bak.

(Süleyman Nazif)

 

Mısraların sonunda "ak" sesleri benzeşmektedir. Tam kafiye vardır.

Orhan zamanından kalma bir duvar

Onunla bir yaşta ihtiyar çınar

(Ahmet Hamdi Tanpınar)

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer

(Mehmet Akif Ersoy)

Mazî köyünde, hatıralar gölgesinde kal

Yaklaştığın tabiatı günlerce seyre dal

(Yahya Kemal Beyatlı)

Akşam, yine akşam, yine akşam

Göllerde bu dem bir kamış olsam

(AhmetHaşim)

Gurbet o kadar acı

Kine varsa içimde

Hepsi bana yabancı

(KemalettinKamu)

 

ZENGİN KAFİYE: Kelimelerin son hecelerinde ikiden fazla ses benzerliğine dayanan kafiyeye zengin kafiye denir. Birbirine benzeyen seslerin sıralanışında herhangi bir kural yoktur. Benzer ses sayısı üçü geçince uyumda zenginleşme derecesi artar. Ancak, şiirde sözün tabiiliğini yitirmeden, mısraları kulağı tırmalayan benzer ses yığınları durumuna sokmadan zengin kafiye kullanabilmek ustalık isteyen bir sanattır.

 

İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık

Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık

 

(Faruk Nafiz Çamlıbel)

Yukarıdaki mısraların sonunda üç ses, "lık" benzeşiyor. Zengin kafiye yapılmıştır.

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda! ' '

Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ

Cam, cananı bütün varımı alsın da Hüda

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

(Mehmet Akif Ersoy)

 

Bin bahçeli beldemizi yâd ellere bıraktık

Gölgesinde barınacak tek ağacım yok artık

(Kemalettin Kamu)


Zengin kafiyenin, birinci mısraın sonundaki kelimenin aynen ikinci mısrada da geçtiği şekline   tunç kafiye de denilir. Ancak bunun zengin kafiyenin bir türü olduğu unutulmamalıdır. 

 

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı

Düşün altında binlerce kefensiz yatanı

(Mehmet Akif Ersoy)

 

4. CİNASLI KAFİYE :

Anlamları ayrı fakat yazılış ve söylenişleri aynı olan iki sözün mısra sonunda kullanılması suretiyle yapılan kafiyeye cinaslı kafiye denir.

 

Dönülmez akşamın uf kundayız vakit çok geç;

Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç!

(Yahya Kemal Beyatlı)

 

Birinci mısradaki "geç" zaman anlamındadır: İkinci mısradaki "geç" ise “geçmek" fiilinin emir çekimidir. Yazılışları aynı anlamları farklıdır.

 

Kalem böyle çalınmıştır yazıma

Yazım kışa uymaz kışım yazıma

 

Her nefeste eyledik yüz bin günah

Bir günaha etmedik hiçbir gün âh

 

Güle naz

Bülbül eyler güle naz

Girdim bir dost bağına

Ağlayan çok gülen az.

 

Yazından

Katip kölen olayım

Öğret bana yazından

Âşığa ölüm olmaz

Ya kürektir ya zindan.

 

KAFİYE ÖRGÜSÜ (DÜZENİ)

 

Mısraların son seslerine bakılarak bir dörtlüğün kafiye düzeni çıkarılabilir. Bir mısraın hangi mısra ile kafiyeli olduğunun gösterilmesine kafiye örgüsü veya kafiye şeması denir. Kafiye düzeninde her mısra bir çizgiyle, kafiyeler de harflerle gösterilir.

 

1) Düz Kafiye :

Birinci mısra ile ikinci mısraın; üçüncü ile dördüncü mısraın birbiriyle kafiyeli olmasıdır.

aabb biçiminde gösterilir.

---------------------a

---------------------a

---------------------b

---------------------b

 

Derler bilir hakikati yüzlerce feylesof a

Bir kısmı şek ve şüphede bir kısmı hayli kof a

Aksetmiyor çoğunda fikirler ayan beyân, b

Hayyâm imiş hakikati az çok fısıldayan. b

(Yahya Kemâl)

 

Halk edebiyatında dörtlüklerde kullanılan aaab şeklindeki kafiyeler de düz kafiyedir.

 

Ağacınız yapraklarla donanır a

Taşlarınız bir birliğe inanır a

Her çiçekler bağrınızda gönenir a

Pınarınız çağlar akışır dağlar b

 

2) Çapraz Kafiye : Dörtlükte birinci ile üçüncü, ikinci ile dördüncü mısraın kafiyeli olmasıdır,

abab şeklinde gösterilir.

 

---------------------a

---------------------b

---------------------a

---------------------b

 

 

Hâfız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış; a

Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle b

Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış a

Eski Şirâz'ı hayâl ettiren âhengiyle b

 

3) Sarma Kafiye :

Her dörtlüğün birinci ve dördüncü, ikinci ve üçüncü mısraları kendi aralarında kafiyelidir.

Kafiye düzeni abba , cddc şeklindedir.

 

---------------------a

---------------------b

---------------------b

---------------------a

 

Akşamleyin güneş ardından geceler a

Görününce en son bu yolun ucunda, b

Aksimiz mi? -dersin-başı avucunda, b

Düşünceye dalmış bir insan geceler. A